İslamın beş temel şartından birisi de zekattır. Mali bir ibadet olan zekat, yılda bir defa, Müslümanın malından Allah'ın tayin ettiği bir miktarın verilmesiyle yerine getirilir.
İslam inancına göre zekat, malda hem bereket ve artmaya yol açar hem de paklığa, temizliğe, helalliğe sebep olur.
Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala
sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kişilere vermesi gereken
belli miktarı ifade eder.
Zekâtın farz olması için şartlar; malların nisaba
ulaşması yanında nâmî (üreyici/artıcı) olması, sahip olunduğu andan
itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.
Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür.
Bu ölçü, altında 20 miskal (80.18 gr), devede 5, sığırda 30, koyun ve
keçide 40 adettir.
Zekâtın kimlere verileceği Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı şekilde açıklanmış (Tevbe, 9/60), nisabı da hadislerde belirtilmiştir (Buhârî, Zekât, 32, 36, 38, 43).
Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kişi
diğer şartlar da yerine gelmişse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir
(Kâsânî, Bedâî’, II, 4 vd.).
ZEKÂT KİMLERE VERİLİR?
Zekâtın verileceği kimseler Kur’an-ı Kerim’de belirtilmiştir. Bunlar;
fakirler, miskinler, zekât toplamakla görevlendirilen memurlar, müellefe-i kulûb adı verilen kalpleri İslam’a ısındırılmak istenen kimseler,
esaretten kurtulacaklar, borçlular, Allah yolunda cihad edenler ve yolda
kalmış olanlardır (Tevbe, 9/60).
Fakir ve miskin, temel ihtiyaçları dışında herhangi bir maldan nisab
miktarına sahip olmayan kimsedir. Ancak temel ihtiyaçları dışında, ister artıcı (nâmî) vasıfta olsun ister olmasın, herhangi bir maldan nisap
miktarına sahip olan kimse fakir veya miskin kapsamında olmadığından
ona zekât verilmez (İbnü’l-Hümâm, Feth, II, 266).
Borçlu, kul hakkı olarak borcu olan ve borcunu ödeyeceği maldan
başka nisab miktarı malı bulunmayan kimsedir (İbnü’l-Hümâm, Feth, II, 268).
Yolda kalmış kimse, sürekli yaşadığı yerde malı bulunsa bile, çıktığı
yolculukta parasız kalıp parasına ulaşma imkânı bulamayan, başka bir
deyişle, parasızlıktan yolda kalmış ve memleketine dönemeyen kimsedir.
Bu kimseye, malının bulunduğu yere dönmesine ve dönünceye kadarki
ihtiyaçlarını gidermesine yetecek kadar zekât verilebilir (Kâsânî, Bedâî’, II, 43-46).
Günümüzde yolcu olan kişi istediği zaman memleketindeki parayı
banka kartı veya başka bir yöntemle alma imkânına sahipse ona zekât
verilmez.
“Allah yolunda” anlamına gelen “fî sebîlillah” ifadesi ise, kendisini
Allah yoluna ve İslam’a adamış hac yolcuları, askerler ve ilim için yola
çıkan gerçek kişiler olarak yorumlanmıştır.
ZEKÂT KİMLERE VERİLMEZ?
Hanefilere göre aşağıda sayılanlara zekât ve fitre verilmez:
a) Ana, baba, büyük ana ve büyük babalara,
b) Oğul, oğlun çocukları, kız, kızın çocukları ve bunlardan doğan
çocuklara,
c) Eşine,
d) Müslüman olmayanlara,
e) Zengine yani aslî ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan
kişiye,
f) Babası zengin olan ergen olmamış çocuğa (Merğinânî, el-Hidâye, II, 223-228).
Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu Cehennemden azat olma ayı olan Ramazanı Şerif ayınızı tebrik ediyorum.
Mehmet YAŞAR
Diyanet-Sen Trabzon
Şubesi Bşk. Yrd.
(Beşikdüzü Denizli Mah. İmam-Hatibi)